İstiridye Hikayesi
İSTİRİDYE VE İNSAN
Dünya o kadar alçak
ki kelime anlamıyla tam manasını bizlere yaşatarak veriyor. Evet yanlış
okumadınız. Dünya kelimesinin kökenini incelediğinizde görmek istediğiniz o
alçaklık, iğreti anlamını bulabilirsiniz. İlginç dimi. Peki biz bu Dünya’da
alçak birer yaratık mıyız? Elbette hayır. Nasıl oldu da bu anlam literatüre bu şekilde girebildi…
Üzülüyorum. Çünkü inandığım bir tanrı var ve beni yaratılanların en akıllısı ve
en mükemmeli olarak vücut bulmamı sağlamış bu gezegende. Üstüne bir de toplumda iyilik, güzellik, doğruluk, sevgi, saygı, kardeşlik gibi insanı
yücelten değerlerin yerleşmesini sağlayan düzen kurucu olarak göndermiş beni.
Bunların kaçı bu dünya da kaldı peki?
İnanmayacaksınız
ama hepsi içimizde bir sığ köşe de çıkarılmayı bekleyen bir inci tanesi gibi
bekliyor. O kadar değerli ki bizim için bu duygular korku ve kırılma hissi
yüzünden gösteremez hale geldik. Gösteremedikçe bahaneler ürettik. Dünya yaşanılacak
yer değil gibi depresif tavırlara büründük. Oysaki dünya kıymeti bilinecek en
değerli topluluğa sahip, eşref-i mahlukat olan biz insanlara…
Sıcak
bir sınıfta, eşşiz bir sabaha uyanmış mamur gözler ile ders için toplanmıştık.
Öyle bir an geliyordu ki o geceden kalma halime sayıp sövüyordum derste, içten
içe. Hep aynı yalanla uyanırdım sabahları: ‘’ Bugün eve gider gitmez direk
uyucam.’’ der yine geceleri kendime huzur beşiği yapıp sabaha kadar
sallanırdım. Sonra sabah yine kalkar, yarım saat boyunca yatakta aval aval
etrafa bakıp yine o eşsiz yalan ile kendimi kandırır okul yoluna doğru yol alırdım.
İşte yine öyle bir gündü benim için. Hocanın sınıfa girmesiyle gözlerim, uzun
farları açık bir araba gibi olur, yerinden fırlıcakmış gibi izler, dinlerdim. Hocamızın
enerjisi her sabah olduğu gibi yine üst seviyelerdeydi. İçimden bu adam her
sabah bal, ceviz, fındık, süt, keçi boynuzu falan mı tüketiyor, derdim.
Durmuyor yerinde ve nakış gibi bilgileri işliyordu beynimize. Sözler uçtu ve
bir uçurtma oldu derste. Hepimizi hipnotize etmiş, sıralar arasında yürüdükçe
kafalarımız ona doğru yön alıyordu. Birden: ‘’İnci nasıl oluşur?’’ diye bir
soru yöneltti. İşte o zaman benim istiridye hikayem başlamış oldu. Benim bildiğim
istiridye kabuğunu açar ve yağmur yağdığı zaman ağzına düşen bir damlayı içine
hapsedip daha sonra onu bir inci tanesine dönüştürürdü. İlk duyduğumda hoşuma
gitmişti tabi. Hikayem başlamış oldu derken aslında başlamadan bitti. Çünkü
içimde kendi kendime konuşuyordum. Hocaya cevap veremedim. Aslında vermek
isterdim fakat saçma geleceği düşüncesi ile bir şey diyemedim. Biliyor musunuz,
bazı anlarda keşke şunu deseydim pişmanlığı vardır ya işte o içimde bir uktedir
hep. Neden anlatmadım ki?
Kimseden
ses seda yok. Hoca başladı o eşsiz tümceleri art arda dizmeye…
Yıllardır
değerli olan bu saf beyazlıktaki inciler, insanların ilk doğduğu andaki kadar
tertemizdir. İstiridye günlerce deniz altında kumlar arasında kendi için en
değerli olan taşı aramakla zamanını geçirir. Öyle bir hal alır ki aylara sığmaz
bu arayış…
Umduğunu
bulan bu deniz canlısı ağzına aldığı deniz taşını kapağını kapatıp içine
hapseder. Artık tüm dünyası o taş olmuştur. Onu diliyle sarar, etrafını
temizleyip sürekli ağzındaki dili vasıtasıyla çevirip mükemmel bir inci haline
getirir. Bu oluşum esnasında taşı yuvarlarken dili de parçalanmaya başlar. Öyle
ki inci oluştuğu zaman istiridye ölmüş bir vaziyette olur. Tıpkı bülbül ve gül
hikayesindeki bülbülün, gül hayatta kalsın diye kendi vücudunu gülün
dikenlerine batırıp kanıyla gülü beslemesi gibi…
Biz
insanoğlu o kadar değer veririz ki bazı şeylere, gerçekten değersiz şeyleri en
değerli hale getiririz. Ne zaman o değer gösterdiğimiz şeylerden bir kötülük görsek
direk dünyanın varlığına, kaderimize sayıp söver bir hale geliriz. Halbuki
sorunun baş sebebi bizim verdiğimiz değerler değil mi? Neden biraz olsun sorunları
kendimizde aramayız?
Dünya yıpranmıyor,
kendi hayatımızı yıpratıyoruz… Dünyalık dertler yaratma kendine bak keyfine
gönlünce… Sığ köşende sakladığın incileri saç herkese...
Ve sana
bir Ömer Hayyam rubaisi bırakıyorum dostum…
Dünyada akla değer veren
yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Çok güzel.
YanıtlaSilBtcturk güvenilir mi diye merak ediyorsanız tıklayın: btcturk güvenilir mi
YanıtlaSilMerkur Casino Review for 2021 | Pros and Cons + Pros
YanıtlaSilMerkur Casino is a reputable online 토토 사이트 casino with more than 1000 games. This casino features over 바카라 1400 https://septcasino.com/review/merit-casino/ games 토토 including novcasino classics like